" Babam İbrahim Şen (D: Hicri 1300), köydeki birçok arkadaşıyla birlikte genç yaşta Balkan Savaşına gitmiş. Bulgarların Edirne' yi aldığı sırada, babam İbrahim Şen bu kentte görevli askermiş. Edirne' deki Türk komutanı, dümanla savaş emri verilmediği için, hiç sila atmadan şehri Bulgarlara teslim etmiş... Bu nedenle babam Edirne' yi teslim eden bu kumandana çok kızıyormuş...
Edirne' nin işgaliyle birlikte çok sayıda Türk askeri ile birlikte esir olup, ülke içindeki bir bira fabrikasına hapsedilmişler. Bu bira fabrikasının tel örgülerle çevrili bahçesinde günlerce tutulmuşlar. Uzun bir süre esir kaldıktan sonra Türklerin şehre doğru geldiği duyulunca Bulgarlar, Türk esirleri topluca silahlarıyla taramaya başlamışlar. Bu sırada esirler can havliyle çitlerin bir tarafına doğru yüklenerek çitleri yıkmış ve kaçmaya başlamışlar. Babaam İbrahim Şen küçük bir çukur bularak içine girmiş, üzerini de örterek geceye kadar orda kalmış. Gece çukurdan çıkarak 3 gece 4 gün yol almış. Ancak gündüzleri saklanıp geceleri yürümeye devam edebilmiş. Bir süre sonra aç ve susuz kalmaya dayanamayarak, yolda rastladığı bir Bulgar çiftçiden su istemiş. Bulgar' ın verdiği suyu içtikten sonra babam ekmek ve sigara da istemiş. Bunun üzerine Bulgar çiftçisi babamı evine davet etmiş. O da kendisine yardım edeceğine inandığı için çekinmeden evine gitmiş. Ancak eve gdince Bulgar çiftçisi babamı bir odaya kilitlemiş. Sonra odaya kendisi gibi kaçak 3 Türk askeri daha getirilmiş. Askerler odada kilitli iken içlerinden biri çok korktuğu için " bizi öldürecekler " diye sabaha kadar morallerini bozmuş. Nihayetinde sabah olunca Miço adında bir Bulgar subayı odaya girerek; " sizi kurtarırım ama yolda bir Türk cesedi var onu gömün " demiş. Ardından askerleri, sınırda kendilerine yardım edecek bir kahveciye gitmelerini söylerek; " kahveciye benim selamımı söyleyin ve bir de kahvesini için... " diyerek askerleri serbest bırakmış.
Gerçekten de subayın dediği gibi kahveciye giip Miço'nun selamını söyleyip kahvesini içtikten sonra sınırı geçmeyi başarmışlar. "
Anlatan Kaynak Kişi: Halil Şen