Tuzaklı Köyü' nün daha Bursa Fethedilmeden önce, bölgeye gelen Yörüklerce kurulduğu tahmin edilmektedir. Hatta Bizans döneminde de aktif olduğunu düşündüğümüz bu tarihi yol üzerinde, olasılıkla eski bir Bizans köyü vardı. Nitekim bu konu hakkında köy civarında yeterince iz bulunmamaktadır.
Bilindiği gibi dağ yöresi, Bursa fethedilmeden, Türk göçebeler tarafından fiili olarak yerleşime açılarak fethedilmişti. Söğüt ve Domaniç bölgesinde göçebe olarak yaşayan Osman Bey' in emrindeki Türkmenlerin, özellikle 1038 yılındaki Tekfur Savaşı sonunda Bursa' yı kuşattığı dönemde dağ yöresi büyük ölçüde Türkleşmişti.
Osman Bey' in, Bursa' nın güney bağlantısını kesmeyi amaçladığı Dağ Yöresi Seferleri, bölgenin dağlık olması sebebiyle neredeyse Bursa' nın fethine kadar sürdü. Ancak Bursa' ya çok yakın olan Tuzaklı Köyü' nün bulunduğu alanın, olasılıkla Türklerce fethedilip iskana açıldığı kabul edilebilir.
Osman Bey' in Dağ Yöresi Seferlerinde yanında Köse Mihal, Turgut Alp, Şeyh Mahmut ve Ahi Hasan vardı. Adranos tekfuru, Osmanlı kuvvetlerinin üzerine geldiğini duyunca kaleyi terkedip Uludağ Doruklarına doğru kaçtı. Orhan Bey de gazi ve alplerle birlikte tekfur ve kafirlerin peşinden giderek dağa çıktılar. Bunu gören tekfurun adamları teslim oldu. Adranos tekfuru kaçarken öldü.
Bu olaydan sonra Adranos Kalesi ele geçirildi. Yerli halka aman verilerek dokunulmadı. Osmanlı kuvvetleri Pınarbaşı semtinden Bursa' ya indi. Böylece Bursa' nın dört bir tarafı kuşatılmış oldu. Orhaneli' nin fethinden sonra Bursa tekfuru da dayanamayıp teslim olmuştu. Bursa' nın fethinde Dağ Yöresi Seferlerinin büyük rolü vardı.
Bursa yakınlarında eski bir çiftlik yeri vardı. Tuzaklı Köyü yakınlarında bulunan bu çiftlik de Sultan 1. Murat' ın vakfı olup, 1530 tarihli tahrirat defterinde yer almaktadır. 18. yüzyıl tahrirat defterlerine göre Aslıhan' a vakıf olarak verilmiş olan bu yerleşim yeri olasılıkla bugün Tuzaklı Köyü' nün hemen altında bulunan eski köy yeri olmalıdır. Tuzaklı Köyü' nde ortaya çıkan kalıntılar, burada bir Bizans yerleşimi olduğunu kanıtlamakta. Barajın altında kalan bölgede de Sultaniye adıyla anılan eski bir köy bulunmaktaydı.
Kırsal kesimlerde yerleşenlere genel olarak Yörük adı verilmişti. Ova köylerinde yerleşenlere Manav denilmişken, dağ yöresindeki köylerde yerleşenlere Türkmen ya da Yörük denilmektedir. Uludağ' daki bugünkü anlayışa göre, çok eski zamanlarda yerleşmiş Oğuz Boylarına Türkmen, son birkaç asır önce yerleşmiş olanlara da Yörük denilmektedir.
Daha sonra Tuzaklı Köyü' ne civar köylerden iskanlar olmuş, yol üzerinde ve şehre yakın olması sebebiyle Yörük - Türkmen özelliğini koruyamıştır.
Devlet belgelerinde Tuzaklı Köyü' nün kuruluş hikayesi şöyle anlatılmaktadır:
Tuzaklı Köyü önce, Haydar Bey' in kızı Ayşe' nin eşkincilü mülküymüş. Köyün sahibi olarak köyü tasarruf ederken sadece yılda bir eşkincü verirmiş. Daha sonra Sadrazam Davut Paşa mülkü iken varislerinden Mustafa' nın kızı Fatma tasarruf etmiş. Sonra köyün bir kısmı Hasan bin Kasım' ın eşi Nefise' ye ve oğlu Bahşayiş' e geçen köy, kızları Dürri Cihan ve Hanife' ye geçmiş. Köyün yarı hissesini elinde bulunduran Erhundiye/Erhundi' nin hissesi kızları Misal ve Fatma mülkiyet olarak tasarruf edermiş. Daha sonra Kamerşah Hatun, İsmetuha' ya hibe etmiş. Gülruh Hatun'un kızı Kamerşah Hatun köyü vakfedip 16. yüzyılda vakıf üzerine tasarruf etmekteymiş.
Bu belgelerden Tuzaklı Köyü' ndeki çiftliklerin Sultan Murat Hüdavendigar' ın olmayıp başka kişilerin elinde olduğu anlaşılmakta. Tuzaklı Köyü' nün bulunduğu orman alanı Sultan Murat Hüdavendigar' ın vakfıdır.